Mount & Blade: Warband

Mount & Blade: Warband

Evlat
 This topic has been pinned, so it's probably important
buz  [developer] 17 Aug, 2016 @ 11:21am
Hikaye (Story in Turkish)
Kalradya 1277...
Kalradya'da uzun yıllar boyunca krallar hiç değişmemişti. Çünkü taht talipleri bir türlü halk isyanı çıkartacak kadar destekçi bulamıyorlardı. En sonunda tahta geçmek için başka bir yol denemeleri gerektiğine inandılar. Kalradya ve çevresindeki güçlü haydut grupları ile anlaşma yaptılar. Hiç beklemedikleri bir anda saldırıya uğrayan krallar bir bir devriliyordu. Taht talipleri sonunda tahtlarına kavuşmuşlardı ama onları bekleyen başka bir tehlike vardı. Anlaşma yaptıkları gruplar kanunsuz adamlardı ve sudan sebeplerden hatta hiçbir sebep aramaksızın anlaşmayı bozmaları beklenmedik bir durum değildi. Fakat taht talipleri ya hırsları yüzünden bunu öngöremedi ya da tahta geçtikten sonra onlardan kolayca kurutulabileceklerini düşündüler. Beklenen oldu ve Kalradya’daki haydutların sayısı ikiye katlandı. Kalradya’nın çiçeği burnunda yeni yöneticilerinin işleri eskiye göre daha zordu. Çünkü artık hem Kalradya’ya musallat ettikleri haydutlarla hem de intikam ateşiyle yanıp tutuşan sürgündeki eski krallarla uğraşmak zorundaydılar.

Kara Şövalyeler ve Sadık Şövalyeler
Isolla, Harlaus’u devirmek için eski şövalyelerden Uksallı Hegen’le anlaştı. Hegen, şöhret ve zenginlik içinde yaşadığı eski günlerini geride bırakmasına rağmen halen daha güçlü ve diğer şövalyeler tarafından tanınan ve saygı duyulan biriydi. Isolla ona her türlü para ve silah desteğini sağlama sözü verdi. Hegen de bunun karşılığında Svadya ordusundan firar eden süvari ve şövalyeleri kendi emrinde toplayıp bir ordu kurdu ve Harlaus’un ordusunu bozguna uğrattı. Böylece yüreklere korku salan ölümcül Kara Şövalyeler Kalradya’ya tekrar geri dönmüş oldu. Hegen eski günlerinden bile daha güçlü bir orduya sahipti ve artık Isolla dahil kimseden emir almak istemiyordu.

Harlaus, Kara Şövalyeler ile yaptığı son savaşta başına ağır bir balta darbesi almış ve yere yığılmıştı. Harlaus, savaş devam ederken bir grup muhafızı tarafından Klunmar Kalesi’ne götürüldü. Klunmar Kalesi Harlaus’un ailesine ait olan ve sadece mezarlık olan kullanılan eski bir kale olarak biliniyordu. Harlaus için ise orası sadece bir mezarlık değil, acil durumlarda kullanılmak üzere cephane ve altın depolanan bir kaleydi. Kalenin korunmasından Harlaus ailesinin sadık hizmetkârı Sir Gunivar sorumluydu. Gunivar, Harlaus’u başına saplanmış bir balta ile görünce kedere boğuldu. Fakat Harlaus hayatta kalmayı başardı. Hayatını kurtaran miğferini ise yatağının başucuna koydu. Her gece o miğfere bakarak intikam yemini ediyordu. Bu yemine Sir Gunivar ve Sadık Şövalyeler de ortak olmuştu tabii.

Ayı Avcıları ve Beyaz Nişancılar
Valdym, Yaroglek’i devirmek için en az kendisi kadar Yaroglek’ten nefret eden Alayen’i kullandı. Alayen’in hayattaki tek amacı bir soylu gibi toprak sahibi olmaktı. Valdym ona kendisinin kral olması halinde ona toprak vereceğini ve hatta onu mareşal ilan edeceğini söyledi. Bu sözler yıllardır avare bir şekilde dolaşmaktan bıkan Alayen’in çok hoşuna gitti. Valdym’in asker toplaması için verdiği parayı alarak karlı dağların ardındaki memleketi Çarniy’e gitti. Alayen gördüğü her savaşçıya yüklü miktarda para teklif etmesine rağmen kimse para için uzun ve zorlu bir yolculuğa çıkmayı göze alamıyordu. Çarniyliler genel olarak rahatlarına düşkün bir halktı fakat Ayıboğan nam Borislav biraz farklıydı. Alayen’in teklifini duyunca Borislav’ın bir anda gözleri parladı. Çünkü teklifi kabul ederlerse hayatları boyunca Çarniy ormanlarında gördüğü her canlıyı avlayan bu Ayı Avcıları artık Kalradya’da insan avlayacaktı. Ayı Avcıları ve Alayen görevlerini yapıp Yaroglek’i devirdiler fakat Valdym Alayen’e olan sözünü tutmadı. Kullanıldığını anlayan ve sinirden köpüren Alayen’in toprak sahibi olma hayalleri başka bir bahara kalmış oldu.

Yaroglek Jamiçe köyüne yerleşmişti. Sahilde saz çalıp şarkı söylüyor, etrafa gülücükler saçıyordu. Gerçekte ise içi kan ağlıyordu. Çünkü karlı dağların ardından gelen büyük bir grubun Kalradya topraklarına girdiği ve Reyvadin’e doğru ilerlediği haberini almıştı. Harlaus’un başına gelenlerin kendi başına da geleceğini anlamıştı. Yaroglek’in Jamiçe’ye gelme sebebi sıcak denizlere olan sevgisi değil soğuk diyarlardan gelen bu avcılara olan korkusuydu. Her ne kadar yeni yerinde mutlu gözükse de Yaroglek’in aklı Reyvadin’de kalmıştı. Bu yüzden Aethrod ile anlaşma yaptı. Aethrod, Reyvadin’in varoşlarında doğup büyüyen, genç yaşta yay kullanmayı öğrenen, birçok faili meçhul cinayetin sorumlusu olarak gösterilen bir isimdi. Yaroglek’in teklifini kabul etti ve kendi ordusunu kurdu. Aethrod’un amacı, soğuk diyarlardan Reyvadin’i yağmalamaya gelen Çarniyli haydutlara karşı savaşarak adını temize çıkarmaktı. Bu amacında başarılı olmuş da sayılabilirdi çünkü halk artık Aethrod’un ordusunu “Beyaz Nişancılar” diye anmaya başlamıştı.

Kara Kergit Yağmacıları ve Gri Kergitler
Dustum, kardeşi Sancar’ı devirmek için bir Kara Noyan adayı ile anlaşma yaptı. Kara Kergit Yağmacıları’nın lideri olan kişi kendi ismiyle değil Kara Noyan olarak anılıyordu. Grup içinde kim en güçlüyse o komutan olarak kabul ediliyordu ve kendisine meydan okuyanlara karşı yaptığı düelloları kaybedene kadar da komutan olarak kalıyordu. Dustum’un da gruba çok önceden soktuğu bir adamı vardı. Komutanına meydan okumak için Dustum’tan gelecek haberi beklemekteydi ve sonunda o düello vakti gelmişti. Dustum’un ona okunun ucuna sürmesi için verdiği zehir sayesinde liderini hile yaparak da olsa kolayca alt etmeyi başardı ve yeni Kara Noyan oldu. Daha sonra da verdiği emirler sayesinde Kara Kergit Yağmacıları’nın Sancar’ın devrilmesinde önemli bir rol oynamasına sebep oldu. Fakat daha sonra düello sırasında yaptığı hile ortaya çıkınca diğerleri tarafından hunharca katledildi.

Herkes Dustum’un Sancar’ı öldüreceğini düşünüyordu ama Dustum onu Tulga’da özel olarak hazırlattığı bir zindana hapsetti. Böylece halkın gözünde merhametli bir lider olarak gözükecekti. Aynı zamanda bu zindan, bir zamanlar bozkırlarda rüzgâr gibi esen Sancar Han’ın şimdiki içler acısı halini herkes görsün ve ibret alsın diye şehrin tam orta yerine yapılmıştı. Sancar umutsuzca ölümü bekliyordu çünkü ona göre Kergitler sadece güce saygı duyardı ve şu anda güç kendisinde değil kardeşindeydi. Fakat Barthai Khan böyle düşünmüyordu. Barthai Han uzak bozkırlarda yaşayan köklü ve aynı zamanda mütevazı bir ailenin reisiydi. Bu yüzden Barthai Han’ın ailesi bozkırlarda Gri Kergitler olarak anılıyordu. Sancar’ın durumu onu oldukça rahatsız etmişti. Dustum ve Kara Kergitler yüzünden Kergit Hanlığı’nın bölünüp yok olacağını düşündüğü için bir plan yaptı ve adamlarını toplayıp bir gece vakti Sancar’ı zindandan kaçırdı. Sonraki planı ise Kara Kergit Yağmacıları’nın peşine düşmek oldu.

Jumne Korsanları ve Nordland Savaşçıları
Lethwin, Ragnar’ı devirmek için eski korsanlardan Jumneli Sverre ile anlaştı. Lethwin ona halüsinojen bir mantar türünün yetiştiği adanın yerini tarif etti. Sverre’nin adamları bu mantarlardan yediğinde müthiş bir cesaret kazanacak ve Ragnar’ı devireceklerdi, öyle de oldu. Lethwin gerçek bilgiye ulaşma adına Nord standartlarına göre bile çok uzak mesafeler katetmişti. Bu adayı da yaptığı seyahatler sonucu keşfetmişti. Lethwin çok gezmenin ona kazandırdığı bilgi sayesince kral oldu ama içinde bir tedirginlik vardı. Çünkü gözü dönmüş bir şekilde Kalradya’yı yağmalayan ve kimseden korkusu olmayan Jumne Korsanları’nın Lethwin’den de korkusu yoktu.

Ragnar’ın ordusu Jumne Korsanları tarafından bozguna uğratılmıştı. Ragnar yaralı bir şekilde savaştan kurtulmayı başardı ve Kurin Nehri kenarlarında bir süre gizlendi. Ragnar’ın aklında Nordland’e gidip güçlü bir orduyla tekrar geri dönmek vardı. Nordland’e gitmeyi daha önceden kafasına koyan başka biri daha vardı, Matheld. Ragnar limana gittiğinde Matheld’in henüz yola çıkmadığını gördü ve ona planını anlattı. Matheld yeteri kadar adam toplamadan yola çıkmak istemiyordu. Uzun ve tehlikeli bir deniz yolculuğu için adam bulmak ise neredeyse imkânsızdı. Ragnar, Matheld’i ikna etmeyi başardı ve ikisi beraber yola çıktılar. Nordland’e geldiklerinde Ragnar adam toplamak için şehre ve civar köylere bakmak istiyordu fakat Matheld bunu kabul etmedi. Çünkü ölen kocasının düşmanlarına gözükmek istemiyordu. Bu yüzden kuzeyde kalan karlı dağlara doğru ilerlediler. Epeyce bir yol gitmelerine rağmen kimseyi bulamadılar. Tam umutsuzluğa düştükleri bir sırada uzaklarda bi tepede bembeyaz atlara binen bir grup kadın savaşçı ile göz göze geldiler. Savaşçılar aralarında bi süre konuştuktan sonra atlarını onların üzerine doğru sürmeye başladı. Daha sonra kadınların bir kısmı mızraklarını Ragnar’a doğrulttu diğerleri ise Matheld’i çekip yanlarına aldı. Matheld onlara olan biten her şeyi anlattıktan sonra onlar da Ragnar’ı serbest bıraktılar. Kalradya’da yaşayan Nord halkının çok zor durumda olduğu haberi onları derinden etkilemişti. Bunun üzerine Ragnar ve Matheld ile Kalradya’ya dönmeyi kabul ettiler. Nesiller boyu yurtlarından ayrılmamış Nordland Savaşçıları böylece Kalradya ile tanışmış oldu.

Braganca Ailesi ve Balyonlular
Kastor, Graveth’i devirmek için Rodirigo de Braganca ile anlaştı. Rodrigo, Veluka’nın her türlü suça bulaşmış ailelerinden biri olan Braganca Ailesi’nin reisiydi. Emrindeki adamları kundaklı yay ve çakmaklı tabanca kullanmada oldukça hünerliydiler. Rodrigo, Garveth’e düzenlenecek suikast planı için Kastor’dan yüklü miktarda para ve silah desteği almıştı. Fakat Rodrigo gizli bir şekilde planda ufak bir değişiklik yaptı ve Graveth’i öldürmek yerine onu etkisiz hale getirip Balyonlu köle tacirlerine sattı. Kastor’dan ve Graveth’in satışından gelen paralar Braganca Ailesi’nin gücüne güç katmış ve etkisinin Veluka dışına da yayılmasına sebep olmuştu.

Balyonlu köle tacirleri Graveth için kesenin ağzını açmışlardı. Çünkü onu arenada dövüştürüp onun üzerinden para kazanacaklardı. Beklendiği gibi de oldu ve Graveth sahiplerine yüklü bir miktarda para kazandırdı. Graveth bir süre sonra beş takımın aynı anda savaştığı büyük dövüşe de katıldı. Graveth eğer bu dövüşü kazanırsa köle tacirlerinin onun üzerinden kazanacağı para son ve en büyük miktardaki olmuş olacaktı. Çünkü bu büyük dövüşü kazanan köleler özgür bırakılıyordu. Bu zamana kadar hep sabreden ve yılmadan dövüşmeye devam eden Graveth özgür kalma şansına kavuşmuştu nihayet. Ama onun kafasında daha büyük bir plan vardı ve bu plana Konrad’ı da dahil etti. Graveth, arena muhafızı Konrad’ın Kalradya’ya gidip şöhretli bir savaşçı lider olmak için fırsat kolladığından haberdardı. Plana göre büyük dövüşe katılan bütün köleler bir olup isyan başlatacak ve Konrad’ın da yardımıyla arenadan kaçacaklardı. Plan başarılı oldu ve bütün köleler arasında dilden dile yayıldı. O günden sonra arenadan kaçan tüm köleler Konrad ve Graveth’i bulup onların ordusuna katıldılar. Bu orduyu birçok milletten gelen köleler oluşturmuştu ama hepsinin kaderi Balyon Arena’da birleştiği için Konrad’ın ordusu hep Balyonlular diye anıldı.

Çöl Ahuları ve Sultanın Muhafızları
Arwa, Hakim’i devirmek için Zaira ile anlaştı. Zaira, Sarranid çöllerindeki en azılı hayut liderinin kızıydı. Babası ölünce çeteyi o devralmıştı. Çete içindeki bazı üyeler ise kadın bir liderden emir almaktan rahatsız oldukları için Zaira’yı devirmenin planlarını yapıyorlardı. Zaira bundan haberdardı ve kendini tehlikede hissettiği için gruba kadın savaşçılar da katmaya çalışıyordu ama kimseden olumlu cevap alamıyordu. Bu yüzden Arwa’nın teklifini hiç düşünmeden kabul etti. Arwa’nın yolladığı kadın savaşçılar Zaira’nın çetesini pusuya düşürüp bozguna uğrattı. Zaira büyük bi dertten kurtulmuştu çünkü artık çetesini kendine göre yeniden düzenleyebilecekti. Yeni çete artık hızlı çöl atlarına binen tamamı kadın savaşçılardan oluşuyordu. Düşmanları hızlarından dolayı onları yakalamakta güçlük çektiği için Zaira’nın çetesi Çöl Ahuları adıyla anılmaya başlandı. Çöl Ahuları söz verdikleri gibi Hakim’i devirip Arwa’yı başa geçirdiler. Daha sonra Arwa’nın çete içindeki savaşçıları çeteden ayrılıp Arwa’nın ordusuna katılmak isteyince çete içinde savaş çıktı ve Zaira, Arwa’yı düşman olarak belledi.

Hakim, Zaira’nın çetesiyle karşılaştığında zırhlı memlük atlılarına güvendiği için savaştan zaferle ayrılacağına emindi. Fakat Zaira’nın atlı okçuları dağılıp Hakim’in atlılarını farklı yönlere çektiler sonra da hep birden Hakim’i ok yağmuruna tuttular. Hakim ağır bir şekilde yaralandı ve ordusu savaşa devam ederken o güneye doğru atını sürerek savaştan kaçtı. Hakim yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştu çünkü bu sefer de başka bir haydut lideri Usiatra ile karşılaştı. Usiatra ve çetesi Hakim’i yakalayıp Siri köyüne götürdü ve diğer esirlerin yanına koydu. Bir gece Hakim tam umudunu yitirmişken felek bu sefer onun yüzüne güldü ve Gamara çıkageldi. Gamara adındaki bu kadın maceracı köylüleri ve Hakim’i kurtardı. Hakim, Gamara’nın bu iyiliğine karşılık gömülü hazinesinden ona altınlar ve değerli mücevherler verdi. Gamara fakir ve göçebe bir kabileden gelmekteydi ve Hakim sayesinde ilk defa rahata kavuşmuştu. Gamara ve ordusu Hakim’i ve Sarranid halkını çöl haydutlarından korumaya yemin ettiler ve Sultanın Muhafızları olarak anıldılar.